Alagöz Karargah Müzesi Sanal Müzeyi Görüntüle


Kütahya - Eskişehir Muharebeleri sonunda Türk ordusu Sakarya hattına çekilirken Başkomutan Mustafa Kemal'in Karargâhı ile Batı Cephesi Komutanlığı Karargâhı 1921 yılı Ağustosunda Alagöz'deki çiftlik binasına yerleşmişti. Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk'ün Büyük Nutuk'unda “12 AĞUSTOS 1921 günü Erkan-ı Harbiye Umumi Reisi Fevzi Çakmak Paşa hazretleriyle beraber Polatlı'da cephe karargâhına gittim” diye yazdığı yer Alagöz Karargâhı'dır. Düşmanın taarruzları kırılıp yüz geri edildikten sonrada muharebeleri daha yakından izlemek üzere Başkomutan yanında idealist arkadaşları olduğu halde 9 EYLÜL 1921 'de gerekli personelle birlikte Polatlı'ya 6 km mesafedeki Karapınar Köyüne yer değiştirip, Mürettep Kolordu Karargâhı'nın civarına yerleşmiştir. Bugünkü mevki ile Alagöz Köyü, Ankara Polatlı yoluna 4 km'lik tali bir yolla bağlıdır. Yol ayrımı Ankara'ya 36 km, Polatlı'ya 31 km uzaklıktadır. Mevki olarak Malıköy tren istasyonunun yaklaşık 9 km güney doğusunda bulunmaktadır. Bugün, 45 hane ve 285 nüfuslu olan Alagöz Köyü o tarihte birkaç binadan ibaret küçük bir çiftlik idi. Alagöz Köyü, Sakarya Meydan Muharebesi sırasında Türk Orduları Başkomutanlık Karargâh binasına sahip olmakla öğünür. Bu köyün halkından, Türkoğlu Ali Ağa'ya ait çiftlik evi karargâh olarak kullanılmıştır

Alagöz Köyü yakınında Türkoğlu Çiftliğinin sahiplerinden Şerafettin Türkoğlu ile Mahmut Türkoğlu tarafından hibe edilen bu ev, Türk İstiklâl Savaşı'nın şanlı sayfaları arasında yer alan Sakarya Meydan Muharebesi'nde Türk Ordularına, onun kahraman Başkomutanına karargâh vazifesi görmüş, Başkomutan Mustafa Kemal, Sakarya Muharebelerine ait buhranlı ve sevinçli bilgileri bu karargâhta almıştır. Atatürk 23 Ağustos'tan 13 EYLÜL 1921 tarihine kadar 22 gün, 22 gece aralıksız devam eden savaşın büyük bir bölümünü bu binadan idare etmiş, bütün planlarını burada hazırlamış, tarihi kararlarını burada vermiştir.
Sakarya Savaşı'nın bitiminde bina sahipleri olan Ali Türkoğlu ve oğullan tarafından 1965 yılına kadar ev olarak kullanılmış, 1965 yılında bina vârisleri tarafından Milli Eğitim Bakanlığı'na devredilmiştir.

1967 yılında Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü'ne bağlı Anıtkabir Müze Müdürlüğü'ne devredilerek binanın onarımı yapılmış ve müze haline getirilmesi sağlanmıştır. Müze haline getirilen bina 10 KASIM 1968'de Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay (1966-1973) tarafından törenle açılmıştır.

Aziz Atatürk'ün ebediyete intikalinin 30'uncu yılında müzenin açılışı dolayısıyla yapılan tören, Atatürk'ün Alagöz Köyünde karargâhını kurduğu 1921 yılından beri İkinci müstesna olay olarak kabul edilmektedir.

Karargâh Müzesi binası, 1 MART 1982'de Genelkurmay Genel Sekreterliği'ne bağlı Anıtkabir Komutanlığı'na devredilmiştir. Bina, 2 katlı ve 12 odalıdır.
Yapı malzemesi olarak taş ve kerpiç kullanılmış ve dıştan kiremit çatı ile örtülmüştür. Üst kattaki sofa ve bazı odaların tavanlarında ahşap oyma bezemeler vardır. Yapının giriş cephesinde dikmeler üzerindeki üçgen alınlıkta ahşaptan, tavus kuşu betimlemesi yer almaktadır.
Yapının alt ve üst kat planı kare biçimindedir ve orta sofaya açılan odalar yer almaktadır. Sofa ve odalar dikdörtgen planlıdır. Yapı, 1968'de sadece üst katı tanzim edilerek teşhire açılmış, alt kat odalar ise boş bırakılmıştır.
1983 yılında alt katlarında teşhire hazırlanması için çalışmalar yapılmış, gerekli belgeler, kitaplar, fotoğraflar, taranmış ve savaş zamanı kullanılan görünümü canlandırma yapılarak kazandırılmaya çalışılmış ve 13 EYLÜL 1983'de yeni düzenlemesiyle teşhire açılmıştır.
Alt katta sağdan birinci oda “Giysi Odası” olarak düzenlenmiştir, burada Türk İstiklâl Savaşı'nda giyilen üniformalar yer almaktadır. Sağdan ikinci oda “Sağlık Odası” dır. Giriş kapısının karşısında “Silah Vitrini”nde İstanbul Askeri Müzesi ile Polatlı Topçu ve Füze Okulu Komutanlığı'ndan temin edilen tabanca, tüfek, kılıç ve el bombası sergilenmektedir. Steyr ve Spanday marka iki makineli tüfekte vitrinin iki yanında yer almaktadır.
Sol dipteki oda “Zabitan Yemek Odası” olarak hazırlanmıştır.

Zamanında mutfak olarak kullanılan sol tarafta ortadaki oda yine mutfak olarak düzenlenmiştir. Girişin solundaki oda “Muhabere Odası”dır. Bu odada çeşitli haberleşme (muhabere) araçları yer almaktadır. Alt katta, sofa (hol) duvarlarında, Sakarya Meydan Muharebesi'ni gösteren fotoğraflar bulunmaktadır.
Girişte, sağdan merdivenle çıkılan üst katta sağdan ilk oda “Başkomutanlık Odası” dır. TBMM Başkanı Başkomutan Mustafa Kemal'in şapkalı bir gaz lambası ışığında savaş planlarını arkadaşlarıyla birlikte hazırladığı bu oda, onun aziz hatırasını canlandıracak şekilde düzenlenmiştir. Sağdaki ikinci oda "Kurmay Heyeti Odası" olarak düzenlenmiştir. Bu odanın bitişiğindeki “Dinlenme Odası” Başkomutan Mustafa Kemal'in çalışmalarından yorulduğu zaman dinlenmek için kahvesini içtiği odadır.
Solda dipteki oda “Yaverler Odası” olarak düzenlenmiştir.
Solda ortadaki oda, Başkomutan Mustafa Kemal'in “Yatak Odası”dır. Bu odada O'nun kullanmış olduğu eşyalardan bazıları yer almaktadır. Yatak örtüsü, yastık, yastık kılıfı, battaniye, el aynası ve ayakkabı bavulu Atatürk'ün orijinal eşyaları arasındadır. Bu odanın yanında ; “Atatürk'ün Yemek Odası” yer almaktadır.
Sundurmanın üstündeki küçük mekan ise Atatürk'ün hizmet erine ayrılmış ve o düşünceyle tanzim edilmiştir. Üst kattaki sofa (hol) duvarlarında Sakarya Meydan Muharebesi'ni gösteren krokiler yer almaktadır.


Alagöz Karargâh Müzesi Pazartesi günleri hariç haftanın diğer günleri 09.00-17.00 saatleri arasında ziyarete açıktır.

SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ
(14 AĞUSTOS - 13 EYLÜL 1921)



Birinci ve İkinci İnönü Muharebeleri'ndeki yenilgileri üzerine Yunan hükümeti, kuruluş halindeki yeni Türk ordusunu daha da güçlenmeden ezip dağıtmaya karar vermişti. Bu amaçla ordu mevcudunu 125.000 kişiye çıkarttı. Birliklerini yeni silâh ve araçlarla donattı. Üç aylık bir hazırlıktan sonra 10 Temmuz 1921 'de taarruza geçti.

Türk ordusu, Kütahya - Eskişehir Muharebeleri'ni kaybedince, Afyon, Kütahya ve Eskişehir elden çıktı. Ordumuz, savaşı daha elverişli bir alanda kabul etmek üzere Sakarya nehrinin doğusuna çekildi. Düşmana hiçbir birlik kaptırmamıştı ama ordu, yarı yarıya erimişti. Bütün birliklerimiz, hızla takviye edilmeli, donatılmalı, savaş boyunca ihtiyaçları karşılanmalıydı. Oysa para yoktu, zaman da yoktu. Umut Mustafa Kemal Paşa'da idi.

Büyük Millet Meclisi, Mustafa Kemal Paşa'yı Başkomutanlığa getirdi. Başkomutan Tekâlif-i Milliye (milli veıgi) diye isimlendirilen 10 emir yayımlayarak halktan mal varlığının yaklaşık yüzde 40'ını orduya vermesini istedi. Eski gaziler de silâh altına çağrıldı. Yılgınlık ve umutsuzluk yayılmadan sona erdi. Yerini Sakarya Destanını yazacak olan ruh aldı. Gençler silâh altına koştu. Halk, varlığını bu son ordunun ayakarına serdi.

Yunan Ordusu 14 Ağustos 1921 günü üç koldan Sakarya'ya doğru yürüyüşe geçti. Yunan Ordusunun planı Türk ordusunun batıya dönük cephesi karşısına bir tümen bırakıp bütün birliklerini Sakarya güneyinde toplamak, Türk cephesini yarmak ve sol kanadını kuşatmaktı. Böylece milli orduyu yok etmiş olacaklardı. General Papulas ve kurmay heyeti bu sonucu alacaklarına inanıyorlardı. 23 Ağustos 1921 Salı sabahı Sakarya Meydan Muharebesi başladı. Yunan Ordusu bütün gücüyle taaruza geçti. Yunan birlikleri Türk sol kanadını kuşatmak için sağ kanadını sürekli uzatıyordu ama karşısında daima o kanada kaydırılmış fedakâr bir Türk birliğini buluyordu. Cephenin uzunluğu 100 kilometreyi geçmişti. Mustafa Kemal Paşa tarihe geçen ünlü emrini verdi. Bu yepyeni savunma anlayışıydı: “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır.Vatanın her karış toprağı vatandaş kanı ile ıslanmadıkça terk olunamaz.” Kesin olarak gerekmedikçe bir küçük tepecik bile terk edilmeyecekti.

Bu alışılmamış ve özverili savunma düzeni karşısında Yunan Ordusu hızla erimeye başladı. Binlerce kaybına karşı Yunan Ordusu, cephe boyunca ortalama sadece on kilometre ilerleyebilmişti. Cephe gerisine sızan Türk süvarileri ikmal kollarını vurduğu için cephane, yiyecek ve benzin sıkıntısı da çekmeye başlamışlardı. Yunan karargâhındaki iyimserlik yerini giderek derin bir kaygıya bıraktı. Durum Yunan ordusu aleyhine döndüğü için taarruz sırası Türk Ordusuna gelmişti. 10 Eylül 1921 Cumartesi günü sabahı Türk karşı taarruzu başladı. Sağ kanatta ilk hamlede Duatepe geri alındı ve süngü pırıltıları içinde al sancaklar göğe yükseldi. Sol kanatta da süvari kolordusu kaçan düşman artçılarının peşine düşmüştü.

Yunan hükümeti ordunun geri çekilmesini onayladı. Oysa Yunan karargâhı Sakarya batısına geçmişti bile. General Papulas, ordusunu bütünüyle mahvolmadan kurtarıp geriye çekilebilme telaşı içindeydi. Yunan Genelkurmay Başkanı General Dusmanis durumu şöyle özetleyecekti: “Yunan Ordusunun kaçmaktan başka bir karar verebilecek güçleri kalmamıştı.” Yunan Ordusu muharip kuvvetinin yarısını Sakarya'da kaybetmiş, taarruz gücünü yitirmiş bir şekilde bütünüyle Sakarya nehrinin batısına geçmişti.

13 Eylül 1921 günü bir bildiriyle millete ve dünyaya Türk zaferi ilan edilmiştir. Ünlü tarihçi Toynbee diyor ki : “Bu savaş 20.yüzyılın en büyük savaşlarından biridir.” Gazeteci Claire Price da şöyle diyor: “Batı 200 yıldan beri ihtiyar Osmanlı Devleti'ni parçalamaya çalışıyordu. Fakat Sakarya'da Türk'ün kendisiyle karşılaşmış ve ona dokunduğu anda da tarihin yönü değişmiştir. Tarih bu olayı devrimizin en büyük olaylarından biri olarak kaydedecektir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk tarihinde bir dönemeç niteliği kazanan bu büyük savaş ve görkemli zaferden sonra Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'ya 19,Eylül 1921'de 153 sayılı kanunla “mareşallik” rütbesi ve “gazilik” ünvanı verdi. Bundan sonraki aşama emperyalizmin desteklediği son düşmanı da denize dökmekti. Bunun için 26 Ağustos 1922'ye kadar bir hazırlık için beklemek gerekecekti.

Sakarya Meydan Muharebesi sonunda, Türk ordusunun zayiatı; 5.713 şehit,18.480 yaralı, 828 esir ve 14.258 kayıp olmak üzere toplam 39.279'dur. Yunan Ordusunun zayiatı ise; 3.758 ölü, 18.955 yaralı, 354 kayıp olmak üzere toplam 23.067'dir.

Bu destanı yaratan bütün kahramanları derin saygıyla anıyoruz.

SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ'NDE ALAGÖZ KÖYÜNDE KURULAN BAŞKOMUTANLIK KARARGÂHININ ÇALIŞMASI

Alagöz köyünde kurulan Başkomutanlık Karargâhı iç hat konumundaki cephemizin odak noktasındadır. Cephenin Alagöz köyüne en yakın olduğu yer Batı'ya doğru Karailyas tren istasyonu istikametinde yaklaşık 40-45 km'dir. Konumu itibariyle sevk ve idare açısından bütün cepheye hakim olup, Başkomutanlık ve Batı Cephesi karargâhlarının güvenliğini sağlar.

Alagöz köyünde Başkomutanlık Karargâhı ile Batı Cephesi Karargâhı yan yana iki evde kurulmuştur. Cephe karargâhına savaşın gidişatı ile ilgili bilgiler gelince, İsmet Paşa ve Atatürk tarafından Başkomutanlık Karargâhında incelenir ve ertesi günkü harekâtla ilgili kararlar verilirdi.

Bu kararlar, cephe karargâhında birliklere gönderilmek üzere ayrıntılı planlar ve emirler halinde hazırlamrdı. Bunlar daha sonra Başkomutan Mustafa Kemal Paşa tarafından yine Başkomutanlık Karargâhı olarak kullandığı evde onaylanırdı. Batı Cephesi Karargâhı; bilgilerin toplandığı ve ayrıntılı emirlerin hazırlatıldığı ve yayımlandığı yerdi. Başkomutanlık Karargâhı ise bilgilerin değerlendirildiği ve kararların alındığı yerdir.

Alagöz'e zaman zaman Halide Edip de konuk olmuştur.

“Ateşten Gömlek” adlı eserinden anlıyoruz ki; Atatürk'ün çalışma odasının ışıkları sabahlara kadar sönmez, hiç uyumadan çalışmaya devam ederdi:22 gün 22 gece süren Sakarya Meydan Muharebesi'nde Atatürk, Alagöz'deki bu çalışmalarını bir kaburga kemiği kırık olarak yapmıştır.

5 AĞUSTOS 1921'de Başkomutanlık yetkisini Mustafa Kemal Paşa'ya veren kanunun kabulü üzerine Mustafa Kema Paşa doğrudan doğruya Başkomutanlığı üzerine almış; Genelkurmay Başkanlığı ile Milli Savunma Bakanlığı Kararâhları'ndan Başkomutanlık Karargâhları'nı kurmuş ve bu iki kademenin müşterek çalışmalarını sağlamak için Başkomutanlığa bağlı Başkomutanlık kalemini teşkil etmiştir.

Başkomutanlık Kalemi;

* Bir başkan

* Bir emir subayı

* İki kurmay subay

* Bir evrak memurundan oluşmuştur.

Yeni teşkilatta, Başkomutan; Mustafa Kemal Paşa,

Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa, Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa'dır. Sakarya Meydan Muharebesi'nde Başkomutanlık Karaıgâhı'nm Alagöz'de kurulmasıyla, Başkomutanlık, Genelkurmay Başkanlığı ve Batı Cephesi Komutanlığı Karargâhları'nm bir arada çalışması, harekâtın iyi bir şekilde sevk ve idaresini sağlamıştır.

Eskişehir - Kütahya Muharebelerinden sonra Mustafa Kemal Paşa'nın daveti üzerine İstanbul'da bulunan Kurmay Albay Asım Gündüz Batı Cephesi Karargâhı'na katılmış ve Batı Cephesi Kurmay Başkanlığı görevini üzerine almıştır. Bu surette Batı Cephesi Karargâhı'nda Kurmay hizmetleri üst bir seviyeye yükselmiştir.

Orgeneral Asım Gündüz'ün yıllar sonra yayımladığı anılarından alman aşağıdaki bölüm Türk askerinin İstiklâl Savaşı'nı hangi koşullar içinde başardığını çok güzel anlatmaktadır: “Mustafa Kemal Paşa'nın emriyle Batı Cephesi Kurmay Başkanlığı'na getirildim. Karargâhımız Alagöz köyünde idi. Karargâhımız camı çerçevesi bulunmayan iki kUçük çiftlik binası idi. Bunların birinde Mustafa Kemal Paşa, diğerinde de İsmet Paşa ile Kurmay Başkanı olarak ben kalıyorduk. Karargâhımız rahmetli Tevfik Bıyıklıoğlu dahil dört kişiden ibaretti. Öteki arkadaşları çevredeki çadırlara yerleştirdik. İlk iş, son günlerde büsbütün yok olan iaşe ve ikmal işlerini düzenlemekti. Orduyu nasıl besleyecektik?... Büyük problemlerin başında bu vardı. Mevsim yazdı. Birliklere bulundukları yerlerdeki ekinleri biçmelerini, harman yaparak saçlarda kavurmalarını, değirmen olan yerlerde öğüterek un haline getirmelerini, köy fırınlarından yararlanarak ekmek yapmalarını, çevreden tedarik edilerek kesilmiş hayvanlarla et ihtiyaçlarını karşılamalarını emrettik. Biz bu tedbirleri dünyadaki son Türk Devleti'nin varlığı için alıyorduk. Aksi halde son Türk Devleti yıkılıyordu. Erlerimizin kılık kıyafetleri de içler acısı idi."

SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ'NE KATILAN BİRLİKLER VE KOMUTANLARI

Başkomutan

Mustafa Kemal

Genelkurmay Bşk.

Fevzi (Çakmak) Paşa

Batı Cephesi Komutam

İsmet (İnönü) Paşa

Batı Cephesi Kur. Bşk.

Alb. Asım (Gündüz)

1. Grup K.

Alb. İzettin (Çalışlar)

23. Tümen K.

Yb. Ömer Halis (Bıyıktay)

24. Tümen K.

Yb. Fuat (Bulca)

II. Grup K.

Alb. Selahattin Adil

4. Tümen

Alb. Mehmet Sabri (Erçetin)

5. Tümen

Yb. Kenan (Dalbaşar)

9. Tümen

Alb. Sıtkı (Üke)

III. Grup K.

Yusuf İzzet Paşa (Tümgeneral)

7. Tümen K.

Yb. Derviş

8. Tümen K.

Alb. Kâzım

15. Tümen K.

Alb. Şükrü Naili (Gökberk)

IV. Grup K.

Alb. Kemalettin Sami

5. Kafkas Tüm. K.

Yb. Cemil Cahit (Toydemir)

61. Tümen K.

Yb. Rüştü (Sakarya)

V. Grup K. (Süvari)

Alb. Fahrettin (Altay)

14. Süv. Tüm. K.

Yb. Suphi (Kula)

4. Süv. Tug. K.

Alb. Hacı Arif

XII. Grup K.

Alb. Halit

11. Tümen K.

Alb. Ali Hikmet (Ayerdem)

Mürettep Kol. K.

Alb. Kâzım (Özalp)

1. Tümen K.

Yb. Abdurrahman Nafiz (Gürman)

17. Tümen K.

Alb. Hüseyin Nurettin

41. Tümen K.

Alb. Şerif (Yaçağaz)

1. Süvari Tüm. K.

Yb. Osman Zati (Korol)

Batı Cephesi Komutanlığı

6. Tümen K.

Yb. Nazmi (Solak)

57. Tümen K.

Yb. Mümtaz

3. Kafkas Tüm. K.

Yb. Halit (Akmansu)

Mürettep Tüm. K.

Yb. Ahmet Zeki (Soydemir)

2. Süvari Tüm. K.

Yb. Ethem Servet (Boral)

3. Süvari Tüm. K.

Alb. İbrahim (Çolak)

Başkomutanlığa,

23 Ağustos'tan bu yana süren Sakarya Meydan Muharebesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Ordusu'nun kesin zaferiyle sonuçlanmıştır. Üç gündür süren genel karşı taarruzun etkisiyle bugün öğleden sonra düşman ordusu yenik olarak ve tümüyle Sakarya ırmağı batısına atılmış bulunuyor. Düşmanı aralıksız izliyoruz.

13.9.1921

Batı Cephesi Komutanı İsmet

Başkomutan Gazi Mareşal Mustafa Kemal 20 Eylül 1921 'de Orduya bir bildiri yayımladı.

Başkomutanlık Orduya Bildiri

Arkadaşlar! Milletimizi yabancıların elinde köle olmuş görmemek için giriştiğimiz bu muharebede Sakarya Zaferi gibi adı her zaman anılacak yeni ve büyük bir zafer kazandınız. Benim gibi yaşamını yıllardan beri saflarınızın yanında geçirmiş olan bir silah arkadaşınız; ezilmiş, kahredilmiş düşmanın geri çekilmesinden sonra sizler için duyduğum değeri ve hayranlığı, minnet ve şükranı ordunun her bireyi ve memleketin her yönünden duyulacak kadar yüksek sesle söylemeye gerek gördüm. Sakarya boyunda verdiğimiz muharebe önceki bir çok muharebelerimizde olduğu gibi anayurdun yalnız bir köşesini ufak veya büyük bir parçasını tehlikeye düşürüyordu. Orada biz bütün memleket, bütün varlığımız ve bağımsızlığımız pahasına denecek kadar önemli büyük bir muharebeye giriştik. 21 gün 21 gece bir milletin bağımsızlık düşüncesiyle bir milletin saldırı ve yağma düşüncesi birbiriyle boğuştu. Sizin, başını eğmeye razı olmayan bağımsızlık düşünceleriniz, gururla ilerleyen düşmanı geri çekilmek zorunda bıraktı. Kızgın bir ufuk üzerinde tüten ve yanan yüzlerce köylerimizi arkasında bırakarak, düşman ordusu ceza önünde kaçan bir cani gibi geldiği yerlere gidiyor. Halbuki o, bir muharebe değil, yalnız bir akın düşünüyordu. Düşünce ve imanın güçlü ve salt kuvvetine kazandığınız zafer kadar büyük bir kanıt olmaz. Mazlum milletimizi tarihinin en tehlikeli bir zamanında yeniden ışığa ve kurtuluşa kavuşturan bu muharebede sizin Başkomutanınız olmaktan dolayı bir insan yüreği için alın yazısı olabilecek en derin mutluluğu ve kıvancı duydum.

“Komutanlara”

Tehlike büyüdükçe yükselen azim ve tedbirlerimiz, derin ve ince zekâlarınızla muharebenin başarılı bir surette sevk ve idaresinde gösterdiğiniz üstün değerlilik için:

“Subaylara”

Trablusgarp, Balkan ve Dünya Savaşı'ndan henüz çıkmış iken bir ateşten diğerine geçerek milletin istiklâl savaşında tuttuğunuz yer genç ve çok değerli başlarınız üzerinde dönen yeni ölüme karşı gösterdiğiniz canım esirgememezliği yüreklerinizde ışıldayan ve bize zafer yolumuzu aydınlatan, millet aşkım bütün bir heyecanla seyrettiğim sayısız kahramanlıklarınız için:

“Erlere”

Kurtuluş için yaptığımız bu savaştan çok daha önce sizi başka muharebe meydanlarında da tanımış idim. Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rastlanmamıştır. Her zaferin mayası şendedir. Her zaferin en büyük payı şendedir. Kanaatmla, imanınla, itaatinle hiç bir korkunun yıldıramadığı demir gibi temiz yüreğinle düşmanı sonunda alt eden büyük çaban için minnet ve şükranımı söylemeyi kendime en değerli bir borç bilirim.

Sizin gibi komutanları, subayları,erleri olan bir millete yabancı elleri altında köle olmak olanaklı değildir. Bu kez Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin benim için yeni bir rütbe ve gazilik ünvanı ile beliren iltifatları doğrudan doğruya sizindir. Milletin verdiği bu rütbe ile yükselen ordudur: onurlu ve en ulu bir savaş ile seçkin olan yine ordudur. Sizin kahramanlığınızla sizin gösterdiğiniz sonsuz fedâkârlıklar pahasına kazanılan büyük zaferin milletçe beğenildiğini gösteren bu ünvanı ve rütbeyi ancak size mal ederek, bütün askerlik yaşantımın en büyük kıvanç sermayesi olarak taşıyacağım. Ulu Tanrı giriştiğimiz kurtuluş savaşında onurlu silâh arkadaşlarıma kendilerini ayırt eden soyluluğun, yiğitliğin, kahramanlığın hakkı olan kesin kurtuluşu da nasip etsin.

20 Eylül 1921

Başkomutan Mustafa Kemal

“Ey Türk Çocuğu!

Bizlere olan minnet ve şükran duygularını unutma. Nurdan örülmüş şahadet gömleğine sarılmış meleklerin diktiği kaftana bürünmüş, Tanrı'nm huzurunda yatıyoruz. Meleklerin; “Tanrı uludur, yurdunu seven yine uludur, ulusu uğrunda can verenler, Tanrı katında daha uludur.” yüceltme söylemleriyle uyuyoruz. Bize kabul ve izzet kapılarını açan Tanrı'ya yalvarıyoruz.

Türk çocuğu, Türk Ulusu'nu sev, onun yükselme alanındaki çalışmalarına yardım et, kudretli yurdunu feyizli kıl.

İstiklâl sancağını ve şerefini yüksek tut! Tanrı'nın rahmeti bize, selâmeti size olsun!”

SAKARYA SAVAŞl'NDAKİ KAYIPLAR

 

Şehit / Ölü

Yaralı

Türk

5.713

18.480

Yunan

3.758

18.955



Harita