Proje Yarışması



Anıtkabir yerinin seçilmesinden sonra Başbakanlık Müsteşarının başkanlığında kurulan komisyon, Anıtkabir'in genel niteliklerini tespit ederek bir bildiri halinde yayınladı. Bu bildiri şöyle özetlenebilir;

"Büyük Türk Ulusunun kalbinde yaşayan Büyük Adamın eserlerini ebediyete mal edecek olan Anıtkabir, aşağıdaki esaslara göre hazırlanmalıdır.

  1. Anıtkabir, bir ziyaretgah (ziyaret yeri) olacaktır. Bu ziyaretgaha, büyük bir giriş bölümünden girilecek ziyaretgah binlerce Türk'ün Ata'sı önünde eğilerek saygılarını sunmasına ve bağlılığını bildirerek geçmesine elverişli olacaktır.
  2. Bu anıt, Büyük Ata'nın; asker Mustafa Kemal, devlet adamı Gazi Mustafa Kemal, büyük politika ve bilim adamı, büyük düşünür ve nihayet yaratıcı büyük dehanın vasıflarının, güç ve yeteneklerinin bir timsali (sembolü) olacaktır ve O'nun kişiliği ile oranlı bulunacaktır.
  3. Anıtkabir'in yakından görüldüğü kadar uzaktan da görülmesi gerekir. Bu bakımdan, ulu bir siluet sağlanmalıdır.
  4. Atatürk'ün adı ve kişiliği altında Türk Ulusu sembolize edilmiştir. Türk Ulusuna saygılarını göstermek isteyenler, Büyük Ata'nın katafalkı önünde eğilerek bu isteklerini yerine getireceklerdir.
  5. Anıtkabir'in bir şeref bölümü bulunacaktır.
  6. Anıtkabir'de bir Atatürk Müzesi olacaktır.
  7. Anıtkabir'de bir Şeref Holü yapılacaktır. Atatürk'ün Lahdi buraya konulacağı için Şeref Holü, bu anıtın ruhu ve en önemli bölümü olacaktır. Şeref Holü, başta Türk Ulusu olduğu halde, Ulusumuza saygılarını sunacak yabancı devlet temsilcilerinin Ata'nın Lahdine yönelebilecekleri büyük bir salon olacaktır. Bu holde sağlanacak azamet (ululuk) ve güçlülük tesirleri, yarışmacılara bırakılmıştır. Bundan ötürü holün biçimi, boyutu ve yüksekliği için hiç bir ölçü verilmemiştir.
  8. Büyük Atatürk'ün Lahdinin yeri, Şeref Holü'nün ruhunu teşkil etmektedir. Ancak, Lahdin konulacağı yeri de yarışmacılar seçeceklerdir.
  9. Bunlardan başka, Anıtkabir'i ziyaret edecek büyüklerimizin ve yabancı devlet temsilcilerinin duygu ve düşüncelerini yazacakları bir özel defter bulundurulacaktır.
  10. 1 Atatürk'ün Müzesi, Ata'nın hayatının türlü devirlerine ait fotoğrafları ile kıyafetleri ve el yazıları, imzaları, bazı eşyaları ile okuduğu incelediği kitapların sergilenmesine elverişli olacaktır."
  11. Anıtkabir komisyonunca hazırlanan bu açıklama, özellikle yarışmaya girecek olan sanatçıların serbestçe çalışmalarına imkan vermesi bakımından memnunlukla karşılanmıştı.

Anıtkabir komisyonunun ortaya koyduğu ilkeler, Anıtkabir proje yarışması şartnamesinin temeli oldu. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin 26 Mart 1940 günkü oturumunda konuşan Başbakan Refik Saydam, Anıtkabir proje yarışmasının açılacağını ve yarışma şartnamesinin uluslararası mimarlar tüzüğüne uygun olarak hazırlandığını belirtti. Başbakanlık tebliği 18 Şubat 1941 tarihinde basında yayınlandı. Bu tebliğ şöyle özetlenebilir :

  1. Ebedi Şef için gerçekleştirilmesi kararlaştırılmış Anıtkabir projesinin yarışması hakkında bugüne kadar yapılmış olan inceleme ve girişimler sonucunda, uluslararası bir yarışmanın yapılması imkan dahilinde görülmediğinden, yerli ve yabancı mühendis, mimar ve heykeltraşlar arasında serbest bir yarışma yapılmasına karar verilmiştir.
  2. Yapılacak anıt ve ek binalarının inşaat programı, yarışma talimatnamesi ve inşaat yerinin haritası, sondaj planları ve diğer fen raporları hazır edilmiş olup, böyle önemli inşaat meydana getirmiş olduklarını belgelerle ispat edenlere adı geçen evrak ücretsiz verilir.
  3. İlgililerin belgelerini bir dilekçe ile birlikte "Başbakanlıkta kurulmuş Anıtkabir Komisyonu Başkanlığına" göndermeleri gerekir. Komisyon yeterliliğini kafi gördüğü kimselere en kısa zamanda yarışma evrakını oluşturan dosyanın bir örneğini gönderecektir. Yeteneği kafi görülmeyenlerin evrakları iade olunur.
  4. "Yarışma 31 Ekim 1941 akşamı hitam bulacağından, yarışmacıların teklif projelerini o tarihe kadar komisyona göndermiş olmaları şarttır." Anıtkabir serbest proje yarışması şartnamesi Türkçe ve Fransızca olarak hazırlandı ve hükümet tarafından 1 Mart 1941 tarihinde yarışma açıldı. Bu yarışma, basında bir ilanla da duyurulmuştu.

Yarışmanın açıldığı yıl, İkinci Dünya Savaşı'nın en kanlı, en çetin zamanıydı. Avrupa'nın, Asya'nın ve Afrika'nın bir kısmı bu savaşın içindeydi. Yarışma süresi 8 aydı. Bu kısa zamanda Anıtkabir projesinin yetiştirilemiyeceği anlaşılıyordu. Komisyona, bu anlamda birçok "Müddet uzatma" teklifleri geldi. Bunun üzerine yeni bir Bakanlar Kurulu kararı alınarak yarışma müddeti dört ay daha uzatıldı. Bu konudaki bakanlar kurulu kararı aşağıdaki hususları içermektedir :

  1. Yarışma süresi 2 Mart 1942 tarihi akşamına kadar uzatılmıştır.
  2. Türkiye'de bulunan yarışmacılar, projelerini bu tarihe kadar Anıtkabir Komisyonu'na ulaşmış olmasını sağlayacaklardır. Türkiye dışında bulunan yarışmacılar ise, ya Türkiye dahilindeki gibi projelerinin aynı tarihe kadar komisyona ulaşmasını temin edecekler veyahut 2 Şubat 1942 akşamına kadar projelerini bulundukları memleketteki Türkiye Büyükelçiliği'ne teslim etmiş olacaklardır.
  3. Yarışmanın talimatname ve programıyla, diğer evrak ve şartlarında başkaca hiç bir değişiklik yoktur.

Hükümet Anitkabir proje yarışması şartları kapsamında önemli bir karar aldı ve bu kararı çeşitli dillerde yayınladı. Anıtkabir proje yarışmasına katılan sanatçıların eserleri, uluslararası bir jüri tarafından değerlendirilecekti. Bu karar, kamuoyunda büyük memnuniyet uyandırdı. Yarışma sonucunda jüri üç proje seçecekti. Birinciye verilecek ödül, inşaatın kontrol hakkı (% 3) olacaktı. Diğer iki projenin her ikisi de yarışmada ikinciliği kazanmış sayılacağından her birine 3000 TL. ödenecek, ayrıca jüri heyetinin teklifi ile bir veya bir kaçına 1000 TL. değerinde mansiyon ödülü verilecekti.

Hükümetçe kurulan tarafsız jüride, o zamanlar Avrupa'nın ünlü sanatçılarından olan Alman Prof. Paul Bonatz, İsviçreli Prof. İvar Tengbom ve Macar Prof. Karoly Wichinger ile ünlü Türk sanatçıları Prof. Arif Hikmet Holtay, Bayındırlık Bakanlığı Yapı ve imar işleri Reisi Yüksek Mimar Muammer Çavuşoğlu ve Ankara imar Müdürü Yüksek Mimar Muhlis Sertel vardı.

Yarışma umulandan çok fazla ilgi uyandırdı. İkinci Dünya Savaşı'nın en çetin zamanı olmasına rağmen yarışmaya, Türkiye, Almanya, İtalya, Avusturya, İsviçre, Fransa ve Çekoslovakya'dan toplam 49 proje katılmıştı. Yarışmaya gönderilen projelerin kabul işlemi, uluslararası yarışma esaslarına göre yapılıyordu. Projelerin üzerlerinde ad ve adres olmadığından, eserlerin kimlere ait olduğu bilinmiyordu. Yarışmaya müracaat süresi bittikten sonra 12 Mart 1942 tarihinde jüri üyeleri, Başbakanlıkta toplandılar. Ankara Sergi Evi jüri çalışmaları için tahsis edildi. Jüri, ilk toplantısında Prof. P. Bonatz'ı heyet başkanlığına, Yüksek Mühendis M. Sertel'i de raportörlüğe seçti. Jüri üyeleri ilk toplantısından sonra Etnoğrafya Müzesi'nde Atatürk'ün geçici kabrini ziyaret edip, Zafer Anıtı'na çelenk koymayı müteakip Rasattepe'ye giderek incelemelerde bulundular.

Ankara Sergi Evi'nde çalışmalarına başlayan jüri üyeleri yarışmaya gönderilen projeleri incelediler. Her üye, üzerinde rumuz (işaret) olarak rakamlar konulmuş olan projeleri inceliyor ve gizli olarak not veriyordu. Jüri, çalışmalarını 20 Mart 1942'de tamamlamış ve projelere ait değerlendirmelerini içeren raporu Başbakanlığa sunmuştur. 21 Mart 1942 tarihinde jüri üyeleri ülkelerine dönmüşlerdir.

Başbakanlık Anıtkabir Komisyonu, 23 Mart 1942 tarihinde jüri üyelerinin on günlük çalışmalarının sonuçlarını bir tebliğ yayınlayarak kamuoyuna duyurdu. Bu tebliğ şöyle özetlenebilir.

  1. Ebedi Şef Atatürk için, Rasattepe'de yapılması kararlaştırılmış olan Anıtkabir'e ait uluslararası serbest proje yarışmasına 49 proje katılmıştır.
  2. Bu projelerden bir tanesi yarışma süresi bittikten sonra komisyona vardığından, diğeri de projenin ambalajı üzerinde sahibinin kimliği yazılı bulunmadığından, yarışma talimatnamesinin yedinci maddesi gereğince jüri heyeti tarafından yarışma dışı bırakılmış ve incelemeler 47 proje üzerinden yapılmıştır.
  3. Bu 47 projenin 17'si jüri tarafından yarışmanın yüksek amacını karşılayacak nitelikte görülmeyerek ilk incelemede reddedilmiştir.
  4. Geriye kalan 30 proje ikinci elemeye tabi tutularak, bunlardan 19'u jüri heyeti raporunda açıklanan sebeplerden dolayı kabul edilmemiştir.
  5. Bu suretle ilk iki incelemede seçilip, son bir incelemeye bırakılan 11 projeden 3'ü jürice mükafata layık görülmüş ve 5 tanesi de takdire değer görülerek satın alınması hükümete teklif edilmiştir.
  6. Jüri heyetince ödüle layık görülen projeler müracaat sıra numarasına göre şunlardır.
SIRA NO HÜVİYET NO PROJE SAHİBİ
42 11119 Mimar Ronald Rohn
41 63636 Mimar Giovanni Muzio

45

87541

Mimar Guiseppe Vaccaro - Mimar Gino Franzi

24 22218 Mimar Hamit Kemali Söylemezoğlu - Mimar Kemal Ahmet Aru -
Mimar Recai Akçay
29 12898 Mimar Feridun Akozan - Mimar M.Ali Handan


Jüri Heyeti tarafından takdire değer görülüp satın alınması hükümete teklif olunan 5 proje, jürinin tespit ettiği liyakat derecelerine göre şunlardır.
SIRA NO HÜVİYET NO PROJE SAHİBİ
42 11119 Mimar Ronald Rohn
41 63636 Mimar Giovanni Muzio

45

87541

Mimar Guiseppe Vaccaro - Mimar Gino Franzi

24 22218 Mimar Hamit Kemali Söylemezoğlu - Mimar Kemal Ahmet Aru -
Mimar Recai Akçay
29 12898 Mimar Feridun Akozan - Mimar M.Ali Handan
Bütün bu kararlar jüri heyeti tarafından oybirliği ile verilmiştir. Gerek ödül kazanan, gerek takdire değer görülen 6 ncı ve 7 nci maddede yazılı 8 proje, yarışma talimatnamesinin 19 ncu maddesi gereğince hükümetin malıdır. Jüri heyetinin raporu aynen yayınlanacak ve ayrıca yarışmaya katılmış olanlara da gönderilecektir. İkinci madde gereğince yarışmaya katılma hakkını kazanan 47 proje 24 Mart 1942 sabahından, 31 Mart 1942 akşamına kadar Ankara Sergi Evi'nde halka teşhir edilecektir."

Komisyonun sonuçları açıklaması üzerine ödüle layık görülen üç eserden birinin sahibi olan Türk Mimarı Prof. Emin Onat, projesi hakkında şu açıklamada bulunmuştur.

"Çeşitli ülkelerin katıldığı bu yarışmada kazandığımız sonuçtan dolayı çok sevindim. Özellikle Ebedi Şefimiz Atatürk için yapılacak olan anıt olması, sevincimi bir kat daha artırmıştır. Bu yarışma için diğer arkadaşlarım gibi çok çalıştım ve başarılı olmak istedim. Yarışmanın Türk mimarlarının başarılarına bir kat daha fazla kıymet vermiş bulunduğuna hiç şüphe yoktur. Türk mimarisi çok ilerlemiş ve yükselmiştir. Avrupa'nın çok kıymetli şahsiyetlerinden kurulu olan jürinin böyle bir karar vermiş olması Türk mimarlığı açısından iftihar edilecek bir başarıdır."

Buraya kadar açıklandığı gibi jüri, Anitkabir proje yarışmasına gönderilen 49 eserden 3 tanesini "ödül verilmeye değer" bulmuştu. Bunlardan biri ünlü Tannenberg Anıtını yapan Alman Prof. Johannes Kruger'in, biri İtalyan Prof. Arnaldo Foschini'nin, biri de İstanbul Mimarlık Fakültesi Profesörü Emin Onat ile Doçent Orhan Arda'nın eserleriydi.

Jüri, bu üç proje hakkında oybirliği ile karar vermiş, ancak bu eserlerden hiç birini ötekine üstün görmemişti. Jüri, bu üç eseri ayrı ayrı eleştirmiş, her üçünde de bazı değişiklikler yapılmasını öğütlemişti. Bu eleştiriler ve öğütler Anıtkabir Proje Müsabakası hakkında jüri raporu kitapçığına göre şöyle özetlenebilir:

Jüri, Anıtkabir proje yarışmasına gönderilen eserlerden beş tanesini de "mansiyon ödülü verilmeye değer" bulmuştu. Bunlar; İsviçre'li mimar Ronald Rohn, İtalyan mimar Giovanni Muzio, İtayan mimarları Giuseppe Vaccaro-Gino Franzi, Türk mimarlar Hamit Kemali Söylemezoğlu -Kemal Ahmet Aru-Recai Akçay ile Feridun Akozan -M.Ali Handan'ın eserleriydi.

Ayrıca Jüri raporunda bu beş eseri de zayıf ve kuvvetli yönleri ile ayrı ayrı eleştirmiştir. Bu eleştiriler şöyle özetlenebilir :

a. 42 Numaralı Proje : Ronald Rohn

"İsviçreli mimarın projesi, kompozisyon bakımından diğerlerinden farklıdır. Anıt arazisinin icaplarına tamamen uygun bir şekilde tertiplenmiştir. Mozole, müze ve diğer teferruat ayrı ayrı tanzim edilmiş ve bunlar iyi karıştırılmıştır. Fakat eserde bir abideye lazım olan azamet ve anıtsal tesirler yoktur. Buna rağmen fikir kuvvetlidir."

b. 41 Numaralı Proje : Giovanni Muzio

"Projede dış mimari itibariyle en eski abide ve mezar şekillerinden ilham alınmıştır. Altı köşeli plan üzerindeki piramit, taş inşaata çok uygun görülüyorsa da, mimar bu satıhları o kadar çok pencereler ile doldurmuştur ki, ancak betonarme ve zor bir inşaat sistemine muhtaçtır. Bir piramit olan esas kitle ile diğer ayrıntı arasında uyumsuzluk vardır."

c. 45 Numaralı Proje : Giuseppe Vaccaro-Gino Franzi

"Bu proje ağır ve klasik tesirden ziyade, dekoratif bir iç mimariyi ve hiç lüzum olmadığı halde zor bir inşa tarzını icap ettirmektedir. Sadece dört adet köşe ayağı üzerinde duran anıt, ancak betonarme iskelet olarak inşa edilip, dış yüzü taş plakalarla kaplamak suretiyle yapılabilirdi. Sonsuza kadar kalması düşünülen böyle bir anıt için bu inşa tarzının garanti temin edeceği şüphelidir."

d. 24 Numaralı Proje : K.Söylemezoğlu-K.Ahmet Aru-R.Akçay

"Kare bir plan üzerinde yükselen ve köşe yapılarıyla takviye edilen anıt, kuvvet ifade etmektedir. Dış görünüşünün tesirli olması için köşe yapıları, dar olan esas girişe oranla abartılı düşmüştür. Ancak piramit çatının burada uygun olup olmadığı kuşkuludur. Fazla miktarda konulan küçük pencereler bir mozoleden çok kaleyi andırmaktadır."

e. 29 Numaralı Proje : Feridun Akozan-M.Ali Handan

"Bu proje dört tarafına yapılan eklemelerle genişletilmiş basit küp biçiminden oluşmaktadır. Bu dört ilavenin ancak üçü abide içinde birer yuva teşkil etmekteyse de, ne yazık ki giriş tarafına isabet eden dördüncü duvarla kaplanmıştır. Duvarların içte ve dışta hafif biçimde eğimli oluşu uygun görülür. Ancak tavanın taş levhalarıyla kaplanması inşai bir mesele teşkil eder."


Jüri, "ödül verilmeye değer" bulduğu 3 eserden hiç birini ötekinden üstün tutmamıştı. "Anıtkabir Proje Yarışması Şartları" içindeki bir maddede; "Jüri Heyetinin en iyi addettiği üç projeden birinin kati olarak intihap keyfiyeti, doğrudan doğruya Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ne aittir" deniliyordu. Buna göre jürinin ödüle değer bulduğu üç eserden birini seçme yetkisi hükümete aitti.

Hükümet bu konuda, yetkili birçok kişilerin düşüncelerini dikkate alarak, Prof. Emin Onat ile Doç. Orhan Arda'nın eserini uygulamaya karar verdi. Bu kararın dayandığı düşünceler şunlardı : Yarışmayı kazanan üç proje birçok yönlerden aynı değerdedir. Fakat bunlar içinde, iki Türk'ün yaptığı eser bu milli konuyu daha başarılı olarak ifade etmiştir. Jüri raporunda belirttiği gibi, bu projenin araziye uygunluğu öteki projelerden çok üstündür.

Hükümet, jürinin öğütlediği değişiklikleri de göz önünde bulundurarak, 7 Mayıs 1942'de Türk sanatçıların eserlerinin uygulanmasına karar verdi. Hükümetin 9 Haziran 1942 tarihinde yayınladığı bu kararını açıklayan tebliğ, özet olarak şu hususları içeriyordu :

  1. Ebedi Şef Atatürk için Anıtkabir projesini inceleyen jüri heyetince ödüle layık görülen üç projeden;
  2. a. Prof.Emin Onat ile Doç.Orhan Arda'ya ait projenin birinci olarak seçilmesine, b. Alman Profesörü J.Kruger'e, İtalyan Profesörü A.Foschini'ye ait iki projenin de ikinci sayılmasına,
  3. Bu üç projeden hiçbirinin doğrudan doğruya uygulamaya elverişli olmadığına ve değişikliğe ihtiyaç olduğuna, birinci seçilen projenin jüri heyeti raporunda ön görülen değişikliklerin yapıldıktan sonra uygulanmasına,
  4. Öngörülen değişikliğin, Anıtkabir projesi yarışmasında birinciliği kazanan proje sahibinin de dahil olacağı bir uzman heyete yaptırılmasına karar verilmiştir.

Türk sanatçıların eseri kabul edildikten sonra, jüri heyeti raporunda öngörülen değişikliklerin yapılması için 28 Ekim 1943 tarihinde yeni bir komisyon kuruldu. Komisyon, Milli Eğitim Bakanlığı emrinde çalışan Prof. Paul Bonatz ile Bayındırlık Bakanlığı Yapı ve İmar İşleri Başkanı Sırrı Sayarı ve Güzel Sanatlar Akademisi Mimari Şubesi Şefi Prof. Sedat Eldem'den oluşuyordu. Projede yapılacak değişiklikler, sanatçılarla da görüşülerek kararlaştırıldı. Projede, kale ekseni ve Şeref Holü'nün etrafındaki odalar binanın anıtsal niteliğini kaybettirdiğinden eleştiri konusu oluyordu. Projede öngörülen değişiklikler bu bölümlerin iyileştirilmesini içeriyordu. Emin Onat ile Orhan Arda 5 Nisan 1943'de başlattıkları çalışmalarını 7 Ekim 1943 'de tamamlayarak komisyona teslim ettiler. Şartnameye göre yarışmayı kazanan projenin uygulanması ve kontrolü hakları, eser sahibine aitti. Bunun için komisyon, asıl anıt projesi ile anıt sahasına ait park planı ve bu bütünlüğün Ankara şehri imar planı ile olan ilişkisi hakkındaki düşüncelerini içeren bir karar alarak, bu hakları 18 Kasım 1943 tarihinde Emin Onat'la Orhan Arda'ya verdi. Komisyonun hazırladığı rapor, proje ve maketler Bakanlar Kurulu toplantısında incelenerek projenin uygulanmasına 18 Kasım 1943 tarihinde karar verildi.


Anıtkabir projesinin nasıl meydana getirildiğini Prof. Emin Onat şöyle açıklamıştır :

"Atatürk'ün başardığı devrimlerin en önemlilerinden biri, şüphesiz bize, geçmişin gerçek değerini göstermek olmuştur. Osmanlı devri şereflerle dolu bir devir olmakla beraber, itiraf etmek gerekir ki skolastik ruhun hüküm sürdüğü kapalı bir alemden ibaretti. Gerçekte ise tarihimiz, bir zamanlar Ziya Gökalp'in "Ümmet devri" dediği bir içe kapanmış medeniyetten ibaret değildi. Akdeniz milletlerinden birçoğu gibi, tarihimiz binlerce yıl önceye gidiyor. Sümerlerden ve Hititlerden başlıyor ve Orta Asya'dan Avrupa içlerine kadar birçok kavimlerin hayatlarına karışıyor, Akdeniz medeniyetinin klasik geleneğinin en büyük köklerinden birini teşkil ediyordu. Atatürk, bize bu zengin ve verimli tarih zevkini aşılarken, ufuklarımızı genişletti. Bizi ortaçağdan kurtarmak için yapılmış hamlelerden en büyüğünü yaptı. Gerçek geçmişimizin ortaçağ değil, dünya klasiklerinin ortak kaynaklarında olduğunu gösterdi.

Gerçek milliyetçiliğin, içe kapanmış bir ortaçağ gelenekçiliğinden asla kuvvet almayacağını, onun yalnız ortak ve eski medeniyet köklerine inmekle canlanabileceğini anlattı. Avrupalılaşmakla, medenileşmekle, millileşmenin aynı şey olduğunu, bundan iyi hangi fikir ifade edebilirdi ?

Bunun içindir ki biz, Türk milletinin skolastikten uyanma, Ortaçağ'dan kurtulma yolunda yaptığı devrimin Büyük Önder için kurmak istediğimiz anıtın, O'nun getirdiği yeni ruhu ifade etmesini istedik. Bu ruh, milletin içinden geçtiği medeniyetlerden birine ait, ölümlü bir ruh olamazdı. Atatürk'ün dehası bize gösterdi ki, dünyanın en büyük medeniyeti olan Sümer medeniyeti, Türkler tarafından yaratılmıştır. 0 önce Akdeniz medeniyetinin temeli olduğu gibi, zamanımızda, dünya medeniyetinin köklerini aynı yerde bulacaklardır. İşte bunun içindir ki batılılaşma yolunda en büyük hamlemizi yapan Ata'nın Anıtkabir'ini, bir sultan veya veli türbesi ruhundan tamamen ayrı, yedibin yıllık bir medeniyetin, rasyonel çizgilerine dayanan klasik bir ruh içinde kurmak istedik.

Uzun yıllar dayanabilecek yapılar kurulmak istenilirse tabiatın vergisinden başka bir şeye gitmemek gerekir. Ancak tabiatın taşıdır ki vakar ile ihtiyarlar. Bu itibarla anıtın taştan yapılması düşünülmüştür. Anıtın mimari kuvveti her taraftan görünüşün aynı olması ile husule geleceğinden, bu nokta gözönünde tutulmuş, binanın dışının bir maske halinde olmayıp, içinin bir ifadesi olarak yaratılması önemle dikkate alınmıştır.

Atatürk'ün Lahdi'ni ihtiva eden Şeref Holü, dış mimariden kuvvetle görünecek ve abideye etki verecek şekilde bütün kitle arasından yükseltilmiştir. Bu holün etrafı birinci katta müzelerle Atatürk'ün hatıralarıyla sarılmıştır. Abide, meydandan merdivenler vasıtası ile altı metre kadar yükseltilmiş bir platform üzerine oturtulmuş, zemin kapalı ve küçük pencereli masif bir duvar şeklinde tutularak, bunun üzeri, Ankara'nın güneşli ikliminde büyük ışık ve gölge kontrasları yapacak taş kolonlarla çevrilmiştir. Programda istenen, uzaktan görünüşteki azamet ve kudret ifade edilmiştir. Kolonadın üzerinden taşan ve tabutu andıran kitlenin dış duvarları İstiklal Savaşı ve büyük Türk İnkılabını canlandıran rölyeflerle süslenmiştir.

Anıtın doğu girişi, Aslanlı Yol'un başındadır. Bu yolun başlangıcında iki nöbetçi ile kuvvetlendirilmiş olan giriş kısmına, dört metre yüksekliğinde merdivenle çıkılır. Anıtın doğu girişi burasıdır. İhata duvarlarının anıtın altına alınması sayesinde ona, her taraftan yüksek kaide teşkil edilmiş ve Rasattepe ifadesi kuvvetli olmayan, yumuşak bir tepe olmaktan kurtarılarak, burası bir çeşit yüksek kale haline getirilmiştir.

Anıtın tepe üzerine yerleştirilmesinde, birbirini dikine kesen iki kuvvetli mihver esas olarak alınmıştır. Bu mihverlerden biri, Ankara Kalesi'nden, diğeri Büyük Millet Meclisi'nden geçer. Birincisi, kale karekteriyle başlangıçtaki hamleyi temsil ederek şehrin siluetinden kıymetli bir varlık alırken, diğerinin uzandığı istikamet bu inkılabı koruyanların ve sürdürenlerin bulunduklan yeri, Çankaya'yı göstermektedir. Bu iki mihverin birleştiği mahal, Tören Meydanı'nın mimari merkezini teşkil ettiği kadar, başlangıç ile devamın heyecanına sürükleyen bir mevki olarak bu tekatu (kesişme) hal kazandırmaktadır.

Şeref antresinden girilince, 180 metre uzunluğunda bir platform vardır. Bunun iki tarafına dört sıra kavaklar dikilmiştir. Bu vakarlı methal, herkesi sükünete ve ciddiliğe davet edecektir. Buradaki yürüyüş esnasında, tazim ziyaretine hazırlayan bir atmosfer yaratılması düşünülmüştür. Bu Aslanlı Yolun sonunda döşemeli bir ön avlu vardır. Bu avlunun üç tarafı taş ayaklıklı bir galeri ile çevrilidir. Bu taş avlunun giriş istikametinden Bakanlıklar, Çankaya ve Meclis görülmektedir.

Avlunun sol tarafında kale istikametinde, Anıtkabir'in platformuna götüren geniş bir merdiven başlamaktadır. Buradan Şeref Holü'ne gidilir. Esas abideye gelmeden önce ziyaretçinin ruhunda uyanmakta olan sabırsızlık ve vecdi meydana getiren hazırlık ve bekleme devresi burada son bulmaktadır. Bu açık merdivenin üstünde çok dik şekilde, büyük taş ayaklı galeri ile çevrilmiş bir Şeref Holü yükselmektedir.