Polatlı ve Malıköy'den getirilen beyaz travertenler kulelerin iç duvarlarında, Kayseri'nin Pınarbaşı ilçesine bağlı Kumarlı mevkiinden getirilen beyaz travertenler, heykel grupları, aslan heykelleri ve mozole kolonatlarında kullanılmıştır.Kayseri'nin Boğazköprü mevkiinden getirilen siyah ve kırmızı travertenler ise toplantı alanı ve kulelerin zemin döşemelerinde kullanılmıştır.
Çankırı'ya bağlı Eskipazar'dan getirilen sarı travertenler, Şeref Holü'ne çıkan merdivenlerin sağında ve solundaki zafer kabartmaları, bütün Şeref Holü dış duvarları, Tören Meydanı'nı çevreleyen kolonatlar ve arkadlı bölüm kolonatlarında kullanılmıştır. İkinci kısım inşaatın müteahhit firması Rar-Türk Limited Sosyetesine, sarı travertenleri Eskipazar îstasyonu'na yaklaşık 5 Km. uzaklıktaki Budaklar Köyü civarındaki taş ocaklarından çıkartabilmesi için Çankırı Valiliği'nden 2 Eylül 1944 tarihinde yazı gönderilmiştir. 31 Ekim 1945 tarihinde de müteahhit firmaya bu taş ocaklarından gerekli miktarda taş çıkarılması için, Çankırı ilinden alınan ruhsat verilmiştir. İnşaat müteahhitliği, Bayındırlık Bakanlığı Yapı ve îmar Başkanlığı'na traverten taşlarının teşekkülleri itibariyle içlerinde delikler olduğunu, örnek olarak şantiyeye getirilen yüzey üzerinde delik gözükmeyen travertenlerde, işlenmeye başlandıktan sonra delikler çıktığını ve bazılarında da yüzey dışında gözüken deliklerin yontulma sırasında kaybolduklarını 3 Kasım 1948 tarihinde bildirmiştir. Traverten taşına ait şartnamede açıklanan deliksiz olma şartı, gerek taşın yapısını, gerekse gösteriş bozacak şekilde bulunanları kapsamaktadır. Bunun üzerine başkanlık, durumu yerinde incelemek için Jeolog Doktor Erwin Lahn'i Eskipazar'a göndermiştir. Dr. Lahn görüşlerini belirttiği raporda, travertenin tabiati gereği delikli olacağını ve bu taşın normal bir traverten olduğunu açıklamıştır. Haymana'dan getirilen beyaz travertenle bütün merdivenler ve Aslanlı Yol ile Tören Meydanı döşemeleri inşa edilmiştir. Kayseri'den getirilen bej travertenler ise Mozole kolonatları üzerinde lento (kiriş) taşı olarak kullanılmıştır.
Çanakkale'den getirilen krem, Hatay'dan getirilen kırmızı ve Adana'dan getirilen siyah renkte mermer ile Şeref Holü'nün zemini inşa edilmiştir. Afyon'dan getirilen kaplan postu mermer, Bilecik'ten getirilen yeşil renkte mermer ile Mozole Şeref Holü'nün iç yan duvarları kaplanmıştır. Şeref Holü'ne konulacak lahit taşı için Adana'nın Osmaniye ilçesindeki Gavur dağlarından kesilen iki adet yekpare taş Ankara'ya getirilmiştir. Bu taşlar, Kayserili Hacı Mustafa Kuranel'in taş ocağında 25.000 TL. ye yaptırılmıştır. Her bir taşın ağırlığı 40 tondur. Afyon'dan getirilen beyaz mermer ile lahit mekanının yan duvarları inşa edilmiştir. Şeref Holü iç duvarlannda kullanılan yeşil mermer, Bilecik'in 23 Km. uzağında Hasandere köyü civarında bulunan, bir şahsa ait taş ocağından elde edilmiştir. Dördüncü kısım inşaatın müteahhiti Muzaffer Budak'tan alınan 2 Ağustos 1952 tarihli dilekçede, Bilecik yeşil mermeri ile yapılacak olan Şeref Holü iç kaplamalarının projede belirtildiği gibi ortalama 24 cm. kalınlığında yapılmasında, dayanıklılık bakımından bir zorunluluk görülmemesi, ocağın verimsizliği ve uzun zamana ihtiyaç göstermesi göz önüne alınarak bir sıra 20-25 cm., bir sıra 5 cm. olmak üzere inşası istenmiştir. Rar-Türk Limited Sosyetesi inşaatta kullanılması gerekli olan traverten ve mermerlerin; su emme, basınç, donma ve diğer deneylerini İstanbul Teknik Üniversitesi laboratuvarlarında 25 Nisan 1947'de yaptırmıştır. Bu deneyler sonucunda, taş ve mermerlerin basınç ve suya dayanıklı, donma ve sıcak su deneylerinde ise çatlaklık ve döküntü olmadığı sonucuna varılmıştır.
Anıtkabir'in inşasında, Karabük Demir-Çelik Fabrikalarından getirilen çubuk demir kullanılmıştır. Sivas Çimento Fabrikası tarafından bloke edilen çimentonun, Anıtkabir'in yapımında kullanılmak üzere Rar-Türk Şirketi'ne verilmesine müsaade edilmiştir. Anıtkabir'de kullanılacak kum ve çakılın sağlanması için, Rar-Türk Şirketi'ne Ankara ili sınırları içindeki Esenkent ve Sincan köyü civarında Çubuk Çayı yatağında 1946-1949 yılları arasında dört ocak ayrılmıştır.Dördüncü kısım inşaatta, ithal malı "Germania" marka Alman Portland çimentosu kullanılmıştır. İkinci kısım inşaatin sorumluluğunu alan müteahhit, yardımcı binaların çatı kaplamalarında, 2 mm kalınlığında 100 ton kurşun levhayı Almanya'dan ithal etmiştir.Bronzdan 12 adet aplik mesale, Ankara Erkek Teknik Öğretmen Okulu atelyelerinde Temmuz 1953 tarihinde yapılmıştır. Şeref Holü'ndeki lahit arkasındaki büyük pencere, bütün bronz kapı ve parmaklıklar, Nisan 1954 tarihinde İtalya Milano'dan Veneroni î. Preziati Şirketi'nce gönderilmiştir.
Şeref Holü Büyük Giriş Kapısı
Şeref Holü İçindeki Meşale
Kule İçindeki Meşale
Anıtkabir'in yapımı istenilen duruma gelince, Başbakanlıktaki komisyona bağlı yeni bir komisyon daha kuruldu. Komisyon; Yapı ve îmar îşleri Başkanı Selahattin Onat, Türk Tarih Kurumu'ndan Prof. Halil Demircioğlu, Ankara Üniversitesi'nden Prof. Ekrem Akurgal, proje mimarlarından Doç. Orhan Arda ve Anıtkabir înşaatı Kontrol Şefi Yüksek Mimar Sabiha Güreyman'dan oluşmuştu. Bu ikinci komisyonun görevi; Anıtkabir'de yapılması düşünülen heykel ve kabartmaların konuları ile anıtın çeşitli yerlerine yazılacak yazıların tespiti idi. 3 Mayıs 1950 tarihinde toplanan komisyon üyeleri, üzerinde çalışılacak konuların hem çok yönlü, hem de çok önemli olduğunu ileri sürdüler ve bu kurulun uzman kişilerle genişletilmesini kararlaştırdılar. Böylece komisyona yeni üyeler de katıldı. Bayındırlık Bakanlığında, yeni üyelerin de katılmasıyla 31 Ağustos 1951 tarihinde bir toplantı daha yapıldı. Bu toplantıya katılan yeni üyeler; Prof. Ahmet Hamdi Tanpınar, Prof. Rudolf Belling, Prof. A. Afet İnan, Prof. Enver Ziya Karal, Doç. Kemali Söylemezoğlu, Prof. Emin Barın, Milli Eğitim Bakanlığı temsilcisi Kamil Su, Faik Reşit Unat ve Enver Behnan Şapolyo, Bayındırlık Bakanlığı temsilcisi Müsteşar Muammer Çavuşoğlu ile proje mimarı Prof. Emin Onat'tı. Komisyon toplantıda şu kararları aldı. "1. Anıtkabir'e konulacak heykel, kabartma ve yazıların konuları, Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'ndaki hayatı ve Türk înkılaplarından seçilecektir. 2. Anıtkabir'in çeşitli yerlerine yazılacak yazıların seçilmesi için bir alt komisyon kurulmuştur.Bu komisyon, hazırlayacağı raporu, iki ay içinde Bakanlığa sunacaktır. 3.Komisyon, heykel ve kabartmalar hakkında sanatçılara üslup yönünden direktifler vermeğe kendini yetkili görmemiştir. 4. Heykel ve kabartmaların konularını tespit için Prof. Ahmet Hamdi Tanpınar, Prof. Ekrem Akurgal, Prof. Belling, Doç. K. Söylemezoğlu'ndan meydana gelen bir küçük komisyon daha kurulmuştur. Bu komisyon toplantılarına, Anıtkabir'in mimarları da katılacaklardır." Komisyon, çalışmalarını kısa bir zamanda bitirerek vardığı sonucu bir raporla üst kurula sundu. Genişletilmiş komisyon bu raporun ışığında, 1 Eylül 1951'de özet olarak aşağıdaki şu kararları aldı. "1. Anıtkabir'de yapılacak heykel ve kabartmalar, yapının mimari özelliklerine uygun olacaktır. Kabartmalar, istenilen konuyu olduğu gibi (fotoğraf gibi) dile getirmeyecek, olayın özünü ifade edecek temsilî (allegorik) eserler olacaktır. 2. Kulelere yapılacak kabartmalar (rölyefler) ise bu kulelere verilen adlara göre, Atatürk'ün şerefli hayatını ve Kurtuluş Savaşı tarihini, büyük çizgileri (ana hatları) ile hatırlatacaktır. Bu eserleri işleyen sanatçılar, Atatürk'ün hayatına ait belgelerden faydalanacaklardır. 3. Aslanlı Yol başında, giriş yerinin sağında ve solunda iki heykel grubu bulunacaktır. Heykel gruplarının ana konuları, Türk Milletinin ve Atatürk'ün kurtardığı ve yetiştirdiği nesillerin, O'nun ölümünden duyulan derin acıları ifade edecek nitelikte olacaktır. Bu heykel grupları, Ata'nın aziz naaşını ziyaret edecekleri, O'nun yüce katına saygı ile girmeğe hazırlayacaktır. 4. Aslanlı Yol'un iki yanında, büyük çizgileri ile kuvvet ve sükünet telkin eden stilize 24 aslan heykeli bulunacaktır. Bu heykeller, altlıklar üzerine oturmuş ve yatmış olacaktır. Bu aslanlarda yatay durum esastır. 5. Şeref Holü'ne çıkan merdivenin iki yanına, iki kabartma kompozisyonu işlenecektir. Bunlardan biri, 1683'de Viyana'da başlayan savunma savaşlarımızın sonuncusu olan Sakarya Meydan Savaşını, ikincisi tarihimizin acıklı olaylarına son veren Başkomutanlık Meydan Savaşını temsil edecektir. Sanatçılar, bu panoların birincisi için Atatürk'ün "Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. 0 satıh, bütün vatandır....", Başkomutanlık Meydan Savaşı için de "Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir ileri" emrinden ilham ve fikirler almalıdırlar. 6. Şeref Holü'nün iki yan duvarına, büyük, iki alçak kabartma yapılacaktır. Bu kabartmaların ana konuları Atatürk devrimleridir. Bu kabartmalar, çalışmanın, kendine güvenin, kendisini aydınlıkta bilmenin, kısaca canlı ve yeni bir hayata kadın, erkek birlikte doğuşumuzun ifadesi olacaktır. 7. Şeref Holü'ne giriş kapısının iki tarafına, Atatürk'ün Türk Gençliği'ne Hitabı ile Cumhuriyetin 10 ncu Yıl Nutku yazılacaktır. 8. Anıtkabir'deki on kuleye şu adlar verilmiştir. - Hürriyet Kulesi - İstiklal Kulesi - Mehmetçik Kulesi - Zafer Kulesi - Müdafaa-i Hukuk Kulesi - Cumhuriyet Kulesi - Barış Kulesi - 23 Nisan Kulesi - Misak-ı Millî Kulesi - İnkılap Kulesi bu kulelerin gerek kabartmaları, gerekse kitabe yerlerine yazılacak yazılar bu isimlere göre seçilecektir."
Kadın Heykel Grubu
Erkek Heykel Grubu
Müdafaa-i Hukuk Konulu Kabartma
Türk mimarlığında 1940-1950 yılları arası, "İkinci Ulusal Mimarlık Dönemi" olarak adlandırılmaktadır. Bu dönem içinde meydana gelen olaylar mimarlığı da etkilemiştir. Bu olaylar içinde, 1938 yılında Atatürk'ün ölümü ve 1939 yılında başlaması sayılabilir. "İkinci Ulusal Mimarlık Dönemi"ne girerken bu olayların anıtsal yönü ağır basan, simetriğe önem veren, taş malzemeyi yeğleyen büyük boyutlu binalar belirli bir yoğunluğa ulaşmıştır. Bu yıllarda Türk mimarları iklim koşullarına geleneksel mimarlıkla ilişkili yerli malzeme ve işçilikle yapı üretmenin gerekliliği üzerinde duruyorlardı. Bir bölümü ise, devletin mimarları yönlendirme isteğinin olmayışını eleştirmekte, yetkili kurumlarca bunun oluşturularak gelecek kuşakların da bu doğrultu da yetişmelerinin sağlanmasını uygulamaların denetlenmesini istemekteydi. Oysa başta Atatürk olmak üzere o dönemin yöneticileri çağdaş, bilimsel temellere dayalı bir uluşçuluktan yanaydılar.
İkinci Ulusal Mimarlık Döneminde mimarlık eğitimi yapan kurumlar gittikçe örgütlenerek etkinliklerini arttırmışlardır. Türk mimarların yarışmalara katılımı artmıştır. Dış ve iç etkilerle beslenen duygusal düzeyde gelişen bu akım, savaş ve benzeri koşulların değişmesiyle etkilerini yitirmiştir. Bu dönemden günümüze bir çok yapı ulaşmıştır. Bunların başında Anıtkabir gelmektedir. Bu boyutlarda olmamakla birlikte, başta Ankara ve İstanbul'da olmak üzere bir çok kamu yapılarında bu dönemle ilgili örneklere rastlanmaktadır.